Çayırbağı (Sitiksa)

Karadenizde Yaşam

ÇAYIRBAĞI (SİTİKSA)


Karadeniz coğrafyasında, dünden bugüne getirdiği güzelliği, toprağında boy veren insanının yüreğine bir sevgi olarak işler. Bir kemençe sesinin kıvrak, coşkulu büyüsünde, bir maninin aşkla yoğrulan sözlerinde, yerinde duramayan bir insan görürsünüz. Davul ve zurnanın, bu toprağın insanlarının sevincine kattığı o sarsıcı coşku, silah tutkusunu da içten içe ateşler. Neylersin; dağının dik yamaçları, denizinin o hırçın güzelliği, dalgasının karayı döven inatçılığı, yağmurun, ille de yağmurun o zifiri karanlığı, doğayla bir büyük mücadeleye hazırlar onu. El hüneriyle yaptığı kocaman takalar, dalgayla savaşa hazırdır artık. Kadının peştemalindeki renk belki de dağların zifin ve komar çiçeklerinden getirilmiştir. Kadın ki Karadeniz'de doğanın var gücünü omuzlayandır. Dağların vargit çiçekleri, köyüne dönüşünün habercisi olmuştur; kardelenler, dağlarına yükünü sarmaya...




Karadeniz Aşk Türküleri'nde, bu güzelliklerden yüzlercesini bir araya getiririlir. Aşkla cinselliğin bir güzel dokumayla örüldüğü bu türküler, sevdayı; çoşkuyla yoğurur:


Ay vurur ayan ayan
Çık pencereye dayan
Geliyurum ufağum
Uykudayisan uyan

Sevdaluk ede ede
Alişdi canlarumuz
İkimizi bir vurun
Garişsun ganlarimuz

Gün gelir, bir türkü eşliğinde denizden ağlarını çeker. Gün gelir horonun o ter atan ritmine kaptırır kendini. Topladığı fındığı yemyeşil çimenlerin çevirdiği bir harmana dökerken, tütünün demet demet yaprağını bir ipe dizerken de aynı sevdanın içindedir.


Ya hamsi? Hamsisiz edemeyen bir halkın türküsüdür söylenen. Ömer Turan Eyuboğlu'nun dizelerinde şöyle boy verir:


Kız Fadime duydun mi
Gene Hamsi Çıkayi
Mubareğun hasreti
Yüreğimi yakayi


Hamsi üzerine nice türküler söylenmiş, nice şiirler yazılmıştır. Temeli, Dursun'u Fadime'yi konu edinen bir fıkra olsun da katıla katıla gülünmesin... söz mü? Derler ki kendisiyle bir çeşit dalga geçmektir bu. Belki de sevincini kendi kaynağında bulan bir insanlık kültürü.



Doğu Karadeniz bölgesinde köy evleri daha düne kadar geleneksel yerel malzemelerden yapılırdı. Altta ahır ve üstte aşana ( mutfak ) ve yatak odaları bulunurdu. Alt katın duvarları taş, üst katın duvarları ise kısmen taş malzemeyle ve kısmen de bağdati denilen taş çamur ve ahşap karışımı malzemeyle yapılır sıvanır ve kireçle boyanırdı. Erzak deposu olan serar derler evin dışında yapılan ahşap yapılardı. Hayvanların yiyecekleri kuru otların konulduğu merekler de ahşap melzemeden yapılırdı. Bu yapıların damları da ahşap malzeme olan hartama ile örtülürdü. Helalar evlerin dışında yapılırdı. Günümüzde artık bu geleneksel malzemeler yerine biriket, tuğla beton, saç vs. malzeme kullanılarak yapılan evler yavaş yavaş eski evlerin yerini almaktadır. Yöre iklimine uygun olmayan yeni yapılar, insan sağlığı açısından da bazı sakıncalar doğurmaktadır. Bu kısa girişten sonra asıl konumuz olan “yöre türkülerinde ev” denememize başlayabiliriz..








Karadeniz yöresi türküleri özellikle doğu Karadeniz yöresi halkı tarafından yaratılan sözlü edebiyat ürünleri çoğunlukla güncel yaşamı konu alır. Günlük sevinçler üzüntüler, sevdalar bu türkülerde vardır. İnsan yaşamında önemli bir yeri olan ev de bu türkülere girmiştir. Evin çeşitli bölümleri de bu türkülerde yer alır.

Bazı türkülerde evleri yapanlarda yer alır. Trabzon – Maçka’nın Hacavera ( Yeşilyurt ) köyünde bir düğünde, evde horon eden kadınlar evi yapan Baki Usta’ya türkü atarlar:

Vurun e kızlar vurun
Kıralım tahtalari
Sağ olsun Baki Usta
Gene yapar onlari


Doğu Karadeniz bölgesinde yayla evleri ahşap malzemeden yapılır damları hartama ile örtülür. Bir zamanlar Trabzon yöresinde bir delikanlı sevdasına şöyle bir türkü atmıştı:

Gel çıkalım dağlara
Dağlar olsun evimiz
Komar yapracuklari
Olsun keremitumuz



Komar ağacı Doğu karadeniz bölgesinde, yüksek kesimlerinde yetişen meşin yapraklı bir ağaçtır. Mor çiçekleri vardır.

Maçkalı kemençeci Ferhat Özyakupoğlu 1950’li yıllarda söylediği bir destanda sevdasının annesi gelince ahıra kaçışını şöyle anlatır:

Yaylanın çümeninde
Ben bağıra bağıra
Dedi annem geliyir
Haman endım ahıra

Ahırın küreğılan
Vura vura kirişe
Annesi da bağırır
Bak bana olan işe


Maçkalı bir türkücü türkülerinden birine mizan da katarak şöyle der:

Gittım yarın evine
Tasla verdi yoğurdi
Dedım bu ekşi oldi
Dedi tosun doğurdi

Yaylanın çümeninde
Eküzler beğurumi
Dedim gaurun kizi
Hiç tosun doğuru mi


Yöreden bir delikanlı da sevdasının evine gider ve kapıyı çalar ama kimse yoktur:


Gittim yarın evine
Kapilari doğ idi
Salladım karağıni
Yarım evde yoğ idi

Karak kapıdaki tokmağın yöredeki adıdır.



Bazı evlerde asana bölümünde ocağın yanısıra fırın da bulunur. Fırın bir türküde şöyle geçer:

Elume çifte kürek
Kariştırdım furuni
Çok açma ağuzuni
Kırarum muncurini



Karşısındakini tehdit eden bu türküyü türkücü bir atışmada söylemiştir.

Akçaabatlı bir türkücü 1940 lı yıllarda şöyle bir türkü söylemişti:

Odada yeşil sandık
Oynaduk da usanduk
Herkes ahrette yanar
Biz yer yüzünde yanduk


Maçkalı kemençeci Fehmi Alan 1940’lı yıllarda şu türküyü söylemişti:

Gelma bu yana yarım
Tele vurursun tele
Pencereden içeri
Yarlan verduk el ele

Doğu Karadeniz yöresi türkülerinde evden ve evin bölümlerinden sözeden daha çok türkü vardır. Biz burada Vakfukebirli Hasan Kum’un söylediği bir türküyle sözü bağlayalım

Evin arkasinda
Buzi kırarım buzi
Kurban olayım ona
Bir ananın bir kızi



Karadeniz Karasun (Klip) -
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol